Ahmet Haşim "Merdiven" şiirinde "Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden / eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak / ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak..." diyor. Oysa ben Küçük Prens'in üzerinde durduğu küçük gezegene kendi küçük dünyamdan bir merdiven dayamak, ve koşar bir şekilde bu merdiveni tırmanmak ve pantolonumda güneş rengi hüzün ve huzur kırıntılarıyla Küçük Prens'e ulaşıp sigara içmek istiyorum onunla.
Oturup yemyeşil otlar arasında, sırtımızı güzelim bir ağacın gövdesine dayayıp, gökyüzünü izlemek istiyorum yapraklar arasında. Sonra gece oluyor ve yıldızlar beliriyor. En parlağını ona armağan ediyorum. Zira en güzeline layıktır en güzeller. Gülümsüyor, "Ne güzelmiş..." diyor. "Çünkü sen güzelsin." diyorum. Gülümsüyor. Gülümsüyorum.
Ellerimi saçlarına götürüyorum. Saçlarıyla oynamayı hep seviyorum çünkü. Hoşuna gidiyor onun da; yine gülümsüyor.
Binlerce gülümseyiş ve binlerce huzur ve binlerce sevinç... Başını dizimin üzerine koyuyor ve gözlerini kapatıyor. İzleyeduruyorum ben de uykuya dalışını ve uyumuşluğuna sarılıyorum.
Huzur... Safi huzur... Başka bir şey değil.
Keşke, Küçük Prens, keşke bir merdivenim olsa ve bulunduğun gezegene uzatabilsem o merdiveni ve keşke o merdivenle koşar adım sana gelebilsem ve keşke oturup gökyüzünü seyreylerken sigaralarımızı içebilsek beraber -ya da bir sigarayı paylaşsak, ve keşke uyumuşluğuna sarılabilsem.
Keşke, Küçük Prens, benim olsan; tam yanımda ve yanıbaşımda...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder