5 Mayıs 2012 Cumartesi

La Petite Princesse

Bazıları "şehr-i şehir" diyor, bazılarına göre iflah olmaz bir orospu, kimileri için "Sana yenilmeyeceem üleeen!", başkaları için aşk, birileri için yaşanılan şehir, bazı kimseler için yaşanılmak istenen şehir... İstanbul'dan bahsediyorum. Yok, hayır, la Petite Princesse olan İstanbul değil. Tanıyacaksın onu da. Anlatacam sana. Otur yanıbaşıma. Dinle.

Bundan birkaç yıl önceydi. Hafızam bana unutkanlık oyunları oynuyor ya arada. Unutmadığım şeyler de var elbette. Bir güzelliği hangi hafıza, hangi akıl, hangi ruh ve hangi kalp ve hangi göz unutabilir ki? Ben unutmuyorum işte.

İşte, bundan birkaç yıl öncesi. Bir şehir düşün. Büyük ve güzel bir şehir. Kimileri için iflah olmaz bir sürtük, bazıları için aşk, birileri için şehr-i baran... İstanbul'u düşün. Bir yaz günü düşün. Eminönü'nü düşün. Sıcak. Uzaklardan gelen bir kız düşün. Güzel bir kız düşün. Ve düşün; seni beklediğini düşün. La Petite Princesse'yi düşün. Telefonda ona "Geliyorum. Vapur yanaşacak az sonra. 10 dakika sonra ordayım." dediğini düşün. Ve bu prensesin seni heyecanla beklediğini düşün. Zamanı genelde pek iyi hesaplayamadığını düşün. 10 dakika demişsin, ama birkaç dakika sonra iniyorsun vapurdan. Bir kız düşün; güzel bir kız düşün. Bu güzel kızın seni beklediğini düşün. İşte orda! Seni bekleyen bu güzel kızın kocaman kocamaaan ve sıcacık gülümseyişiyle seni karşıladığını düşün. Sıkıca sarıldığını ve yanaklarına iki kocaman öpücük kondurduğunu düşün.
Düşün...

"İstanbul'u seviyorum. Sokaklarında yürümeyi seviyorum. Bir şehri keşfedebilmenin en iyi yolu, o şehrin sokaklarında kaybolmaktır. Kaybolacaksın ki keşfedebilesin. Ben İstanbul'u böyle kaybola kaybola, ayaklarıma kara sular inene kadar dolaşa dolaşa keşfettim."
Yalan. Yanıldığımı düşün. Keşfetmemişim, keşfedememişim.

O güzel kızı düşün tekrar. Onunla beraber şehr-i şehri, iflah olmaz orospuyu, "sana yenilmeyecem ülen"i, aşkı, yaşanılan şehri ve yaşanılmak istenen şehri asıl şimdi keşfediyor olduğunu düşün. Sokaklarda yürüdüğünüzü düşün. Yanyanasınız. Koooskocamaaan İstanbul ve içinde sen ve o. Hep gördüğün sokakları o güzel kızın gözleriyle tekrar gördüğünü düşün. O güzel kızın göremediğin onca ayrıntıyı bir çırpıda sana anlattığını düşün. İstanbul'da geçirdiğin günlerin en güzelini düşün.
Düşün...

Bir balkon düşün sonra. Sabah olmuş. Balkona çıkmış o güzel kız. Şehri izliyor. Evden güzelim müziklerin sesinin geldiğini düşün. Balkonun demirliklerinde güller var. O güzel kız şehri izliyor ordan.
Düşün...

"Dünya üzerinde milyarlarca insan var. Bu milyarların arasından hüzünleri bir olan birkaç insan var. Ve bu hüznü bir, kederi eş birkaç insan, hiç üşenmez, hep birbirini bulur."
Birbirinizi bulduğunuzu düşün. Hüznünün yanına yoldaş olacak huzuru düşün.
Düşün...

Düşünüyorum...
"Yollar" diyorum "bizi tekrar kesiştirecek." Yollarımız tekrar kesişecek.
Öyle işte.
Düşün.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder